pinary@bilgi.edu.tr
Contemporary İstanbul 22-25 Kasım 2012 tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve İstanbul Sergi Sarayı’nda gerçekleşti. Perşembe günü yani fuarın ilk günü gezimi yaptım, zamanımızın en önemli kavramsal sanatçılarından Joseph Kosuth söyleşisine katıldım. Önce fuardan genel olarak bahsedeyim.
Fuarın artistik direktörü Stephane Ackermann “ilham verici bir vakit geçirmeniz dileğiyle” diye bitirmiş katalog yazısını. Fuardan ziyade görkemli ve ilham verici bir sanat platformuna dönüşen etkinlik dört günde 28 bin kişi tarafından ziyaret edildi. 16.000 m² gibi çok büyük bir alana yayılan fuara 100 galeri, bir çok müze ve yayınevi katıldı. 600 sanatçının 3.000 eseri sergilendi. Bu yıl özellikle yurt dışından katılan galeri sayısı fazlaydı.
Fuarın sergi alanı oldukça büyümüştü, bu büyümeyle birlikte bölümlere ayrılmıştı. En dikkat çekici bölümlerden biri Yeni Ufuklar: Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri’ydi. Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Litvanya, Ukrayna ve Çek Cumhuriyeti’nden galeriler katılımcıydı. Fuar izleyicisinin daha önce karşılaşmadığı sanatçılarla tanışmasını sağladılar. Favorilerim arasında Vernon Gallery (Çek Cumhuriyeti)’den Jana Farmanová, TSEKH Gallery (Ukrayna)’dan Evgen Petrov ve Ani Molnár Gallery (Macaristan)’den Szilárd Cseke’i sıralayabilirm. Özellikle Jana Farmanová’nın suluboyaları etkileyiciydi. Çağdaş sanat fuarlarında sıkça rastlanan mix media işler arasında biraz soluk almayı sağlıyordu.
Jana Farmanova, Above the Book-2012, suluboya, 80x150 cm
Evgen Petrov, Bird of Happiness, 2012, Tuval üzerine yağlıboya, 100.5x145 cm
Mix medianın güzel örnekleri de vardı. Soda Galeri’de izlenen Malgosia Stepnik’in işleri ışıklandırılmış pano, fosforlu boya ve akrilik gibi çok malzemeli ve çok katmanlı yapıları olan işlerdi. Galeri Zilberman’da Gülin Hayat Topdemir’in işi “Çocuk Oyunu” barok ışığı hatırlatan karanlığıyla ürkütücü, davetkar ve tekinsizdi. Azade Köker’in “Anatomi Dersi” adlı işi perde arkasında bir odada sergileniyordu. Rembrant’ın ünlü Anatomi Dersi tablosu üzerine kırmızı elbiseli hareket eden bir kadın görüntüsü yansıtılmıştı. Kadın bedeni, kadın cinayetleri üzerine keskin ve etkileyici bir söylemdi.
Art From Armenia Galeri 77’nin sanatçılarından Ruben Grigorian’ın bedensiz elbise ve eşyaları resmettiği tabloları üzücü hatıralara birer göndermeydi.
Ozan Oganer’in dev boyutlu heykeli Yoga Master hem cüssesi hem de yeni bir şeyler öğrenirken insanın aldığı komik hali anlatmaktaki ustalığı nedeniyle sevdiğim işlerden oldu.
Fuarın en sakin, en gösterişsiz ama en ustalıklı işleri arasında Galeri Mars’ın Ayça Köseoğulları’na ait desenleri vardı. Kağıt ve kurşun kalemle, müthiş bir sadelikle, resmin özü olan desen meselesine ayrıcalıklı bir duruş sergiliyordu. Çalışırken silgi kullanmayan sanatçının, o kadar grift deseni nasıl bir titizlikle yaptığı sorusu üzerine epey düşündürdü.
Ayça Köseoğulları, Other Island, 2009, Karakalem, 8x11.1/2 inches
Esra Carus’un Daire Sanat’ta sergilenen kağıttan üç boyutlu işleri ilgiyle izlendi.
Esra Carus, Belle de Jour, 2012, Kağıt, 90x225 cm
Ülker’in çocuklar için ayırdığı alanı çok sevdim. Fuarın minik katılımcıları için de atölyeler ve rehberli fuar gezileri düzenlenmişti. Organizasyonun görevlilerinin özverili çalışmaları sonucu etkinliklere yoğun bir katılım vardı.
Her şeyi tek bir gün içinde görmeye çalışmak epey yorucuydu. Gelecek yıl gezimi daha planlı yapmaya ve fuar için iki gün ayırmaya karar verdim. Böylece daha fazla konuşmaya da katılabilirim.
Kosuth konuşması etkileyiciydi. Anlam üretmek üzerine konuştu. KUAD Galeri’nin katkılarıyla gerçekleşen söyleşi Nazlı Gürlek’in yönelttiği sorular çerçevesinde gelişti. Sorular oldukça uzun tutulmuştu. Gerçi Kosuth konuşmayı seviyordu ama kavramsallığı üzerine genel sorularla başlamak daha iyi olabilirdi.
Kosuth konuşmasından aklımda kalanlar:
· Gerçek yaratıcılık hâlâ anlaşılmadı.
· Bir sanat öğrencisiyken çok soru sordum. Bir sanat eseri nasıl oluşturulur diye. Sormuş olduğum sorularla felsefemi oluşturdum. Sanat eserinin anlamı üzerine düşündüm. Sanatçıların ürüne dönüştürdükleri şeyin anlam olduğunun farkına vardım. Sorduğum sorular yüzünden akademiyle başım belaya girdi. Nasıl ve neden?
· Sizin yansıttığınız vicdan kamu vicdanı olabiliyor. Siyasi arka planın dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Doğrudan göze görünmeyen bir amaç olmalı.
· Sanatın en büyük düşmanı piyasa/pazar. Çünkü sanatçının yaptıklarını tekrar adlandırma eğiliminde. Rekabetçi bir sanat tarihi de var. Koleksiyoncuların üzerinde uyguladığı baskılar var. Fikirler tarihinden sapmış oluyoruz. Sanat bir ekonomik sistem meydana getiriyor.
Kosuth’un konuşması ilgiyle izlendi, kalabalıktı. Gelecek yıl da yine yıldız isimler fuarın konuşmalar bölümünde ağırlanacaktır. Kaçırmamak gerek. Artık İstanbul, çağdaş sanat piyasasının önemli aktörlerinden. Bu da sanat izleyicisine daha önce sunulmayan olanakları vaadediyor. IC 2013 daha gösterişli olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder